Edirne, Türkiye'nin Edirne ilinde yer alan şehir ve aynı ilin merkez ilçesi. Marmara Bölgesi'nin Trakya kesiminde, Yunanistan ve Bulgaristan sınırında yer almaktadır. 2018 sayımına göre toplam nüfusu 180.327'dir
İstanbul’un trafiğinden kaçıp yakın bir yerlerde zaman geçirmek isteyenler için oldukça güzel bir tercih Edirne. Özellikle de yaz aylarının yoğunluğuna kalmazsanız. Ben de işte ekim ayının tenhalığı ile bir pazar günü arkadaşlarımla saat 10:45 sularında Florya’dan Edirne yolculuğuna başladım. Florya’dan Edirne yaklaşık 240 km. Kaymak gibi bir otoban. Burada tek sıkıntı dümdüz kaç şerit yolu git git bir yerden sonra insan hipnoz oluyor gibi hissediyor. Bu yüzden ben virajlı yolları daha çok seviyorum. Viraj candır yolculuğun monotonluğunu kırar.
Neyse takribi 2 saat gibi bir sürede kendimizi Edirne içinde bulduk. Açıkçası bazen İstanbul trafiğinde o kadar sürede bir yerden bir yere gidemiyorum. Edirne’ye geldiğimizde ise Selimiye Camii yakınlarında birçok otopark müsaitti. Ama ara sokaklarda ücretsiz yerler de bulmanız çok da zor olmuyor. Ben öyle yaptım. Bu arada
Edirne seyahatimizi gerçekleştirdiğimiz test aracımız hakkında izlenimlerimi de “Hyundai Elantra 1.6 CRDi Elite AT ile Edirne Test Sürüşü” yazımda bulabilirsiniz.
Eğer arabayla değil de otobüs ile de gidecekseniz, Metro Turizm, Nilüfer Turizm, İstanbul Seyahat, Buzlu Turizm gibi firmaların İstanbul’dan Edirne’ye birçok seferi bulunuyor. İstanbul harici şehirlerden de Kontur, Isparta Petrol gibi firmaların Edirne seferleri mevcut.Seferler ve otobüs biletleri hakkında tüm alternatifleri görmek için linki kontrol edebilirsiniz.
Bizim Edirne’de ilk durağımız Selimiye Camii‘nden önce Köfteci Osman oldu. Seyahatimiz boyunca da yemek yedik, bir ya da 2 yer gezip yeniden bir şeyler yedik:) Ama ben okuması daha rahat olması için yemek yediğimiz ve gezdiğimiz yerleri bir arada anlatacağım size.
Trakya’nın bu güzel şehrini ziyaret etmeden önce Edirne hakkında bilinmesi gereken bazı bilgiler ile başlayalım. Edirne’nin tarihi Traklar soyundan gelen Odrisler’e kadar dayanıyor. Buranın şehir olması ise Roma dönemine denk geliyor. Dönemin İmparatoru Hadrianus stratejik önemi nedeniyle burayı şehir ilan edip adını da Hadrianapolis yani Hadrian’ın şehri koyuyor. Peki Edirne adı nereden geliyor? Edirne adı Hadrianapolis’ten geliyor. Hadranapolis ismi zamanla evriliyor ve Bizans zamanında Adrinople oluyor. 1361 yılında I Murat tarafından fethedilip Osmanlı egemenliğine geçince şehrin adı önce Edrine olur. Sonrasında da zamanla halk arasında Edirne diye dönüşüyor.
Edirne için Bursa‘nın oğlu İstanbul‘un ise babası deniyor. Bursa’dan sonra Osmanlı’nın 88 yıl başkenti oluyor. 1453 yılında İstanbul’un fethi ile başkentlik görevini İstanbul’a devrediyor. Osmanlı’nın başkentlerinden biri olmasından ötürü çok ciddi bir tarihi envantere sahip olan şehrin nüfusu yaklaşık 406 bin. Edirne merkez ile birlikte 9 ilçesi bulunuyor. Bunlar: Enez, Havsa, İpsala, Keşan, Lalapaşa, Meriç, Süloğlu ve Uzunköprü. Zengin tarihi ve yemekleri dışında meşhur Kırkpınar yağlı güreşleri de şehrin öne çıkan cazibelerinden biri.
Açıkçası Edirne’ye gidiyorsun ne köftesi, ciğer yemelisin dediğinizi duyar gibiyim. Ancak Edirne’ye gelmişken methini birçok yerden duyduğumuz adaşım Köfteci Osman’ı ziyaret etmemek olmazdı. Üstelik de Edirne’de ilk durağımız burası oldu. Açıkçası methedildiği kadar da varmış. Hemen Selimiye Camii’nin yanındaki taksi duraklarının orada bulunan küçük bir dükkan burası.
Öyle lüks bir yer beklemeyin. Ancak 1988 yılından beri köfte yapan Osman Usta bu işin ustası. Dana kaburgasından hazırlanan eti çekerek kıyma yapıyor ve içi sulu dışı kızarmış o lezzetli köfteleri masanıza getiriyor. Ayrıca köftelerin yanında odun ekmeği verilmesi de ayrıca bir artı. Biz gittiğimizde bir porsiyon köfte 12 TL, piyaz 5 TL. idi. Ama gideli oldu biraz şimdi o fiyatlara pek bulamazsınız tabi. Zaten 1 hafta önce gidip yazsam da fiyatlar aynı kalmıyor.
Açıkçası Edirne’de daha tadına bakılması gereken birçok yer var. Ancak günübirlik gittiğinizde hem zamanınız hem de mideniz tüm bu lezzet duraklarını ziyaret etmeye imkan vermiyor. Şehirde Osmanlı macunları ve çekirdek satan seyyar satıcılar daha Selimiye Camii’nden itibaren sizin ilginizi çekmeyi başarıyor.
İlk dükkanı 1947 yılında havlucular Hanı’nda Arif Bey tarafından kurulan işletmenin bugün Edirne’de 20 farklı noktada mağazaları bulunuyor. Narlı lokum Hürrem, kare kesilmiş Kavala kurabiyesi, Antepfıstıklı kallavi, pehlivanlara güç veren 41 çeşit baharattan yapılmış deva-i misk helvası yöreye özgü tatlılardan bazıları. Yağsız, unsuz ve tuzsuz bir kurabiye olan kallavi, Antepfıstığı, bal, safran ve şekerden yapılıyor. Oldukça lezzetli olan bu kurabiyenin fiyatı ise biraz tuzlu: 12 TL. Kavala kurabiyesi ise, Kavala’da yediklerime kıyasla çok da iyi sayılmaz. Ama çayın yanında eşlik edebilecek düzeyde.
Üzüm, vişne yaprağı ve hardal tohumundan yapılan bu içecek kansızlığa ve demir eksikliğine iyi geliyor. 4 gün dayanan hardaliye soğuk tüketiliyor.
ÖNE ÇIKAN HABERLER
Selimiye Cami, Edirne'de bulunan, Osmanlı padişahı II. Selim'in Mimar Sinan'a yaptırdığı camidir. Sinan'ın 90 yaşında yaptığı ve "ustalık eserim" dediği Selimiye Camii gerek Mimar Sinan'ın gerek Osmanlı mimarisinin en önemli yapıtlarından biridir. Caminin kapısındaki kitabeye göre yapımına 1568 yılında başlanmıştır. Caminin 27 Kasım 1574 Cuma günü açılması planlanmışsa da ancak II. Selim'in ölümünün ardından 14 Mart 1575'te ibadete açılmıştır. Mülkiyeti Sultan Selim Vakfı’ndadır. Bugün şehrin merkezinde bulunan caminin yapıldığı alanda inşasına Süleyman Çelebi döneminde başlanan, sonradan Yıldırım Bayezid'in geliştirdiği Edirne'nin ilk sarayı ve Baltacı Muhafızları haremi bulunmaktaydı. Bu alandan “Sarıbayır” veya “Kavak Meydanı” diye bahsedilir. 2000'de UNESCO tarafından Dünya Mirası Geçici Listesi'ne dahil edilen Selimiye Camii ve Külliyesi, 2011'de ise Dünya Mirası olarak tescil edildi.
ÖNE ÇIKAN HABERLER
Eski Cami, Türkiye'nin Edirne ilinin merkezinde yer alan cami. Edirne'de zamanımıza ulaşmış ilk orijinal abidevi yapı olarak da bilinir. Caminin yan kapısı üzerindeki kitâbeye göre mimarı Konyalı Hacı Alâaddin, kalfası ise Ömer ibn-i İbrahim'dir. Cami dokuz kubbelidir. Caminin, kuzey ve kuzeydoğu kısımlarında birer minaresi bulunur. Osmanlı tarihinde Fetret Devri diye anılan dönemde Süleyman Çelebi tarafından 1403 yılında inşaasına başlandı. I. Mehmed tarafından 1414'te tamamlandı. Osmanlı padişahlarından II. Ahmed ve II. Mustafa'ya bu camide kılıç kuşanma törenleri yapıldı. 1749 yılında yangından, 1752'de ise depremden zarar gören cami; I. Mahmud döneminde onarıldı. Cumhuriyetin kuruluşunun ardından, 1924-1934 yıllarında yeniden restorasyona uğradı. II. Murat döneminde Edirne’ye gelen ve Camiye girerek vaaz verdigi Söylenen Hacı Bayram Veli'nin anısına duyulan saygı nedeniyle vaaz kürsüsü imamlarca kullanılmamaktadır. Ayrıca Kâbe'den getirildiği rivayet edilen ve mihrabın sağında bulunan Rükn-ü Yemani adı verilen Kâbe taşı, özel bir ziyaret noktasıdır. Caminin beyaza boyanmış duvarları ve payeleri üzerinde 18. ve 20. yüzyıllarda yazılmış çeşitli yazılar vardır
ÖNE ÇIKAN HABERLER
Üç Şerefeli Cami, Edirne'deki Osmanlı döneminden kalma camidir. Kimin tarafından hangi tarihte yaptırıldığı tartışmalıdır. Bazı iddialara göre Yıldırım Bayezid'ın oğullarından Musa Çelebi tarafından 1410 yılında yaptırılmıştır. Diğer bir iddiaya göre ise II. Murat tarafından 1437'de yaptırılmıştır. Bazı kaynaklar yapım tarihi olarak 1447 yılını da vermektedir. Mimarı Sinan'ın ustası Müslihiddin Ağa'dır. Daha önce yapılan camilerden ayrı olarak geniş bir şadırvan avlusu vardır. Orta kubbesi yüksek ve büyüktür. Açılma gücüne karşı sekiz payandası vardır. Caminin dört minaresi avlunun dört köşesindedir. Bu minarelerden en yüksek ve üç şerefeli olanı, camiye adını vermiştir. Bu şerefelerin her birine ayrı merdivenle çıkılır.
ÖNE ÇIKAN HABERLER
II. Bayezid Külliyesi, Edirne'de tarihi külliye. İkinci başkent konumundaki Edirne'yi darüşşifaya kavuşturmak amacıyla Sultan II. Bayezid tarafından 1484-1488 yıllarında Mimar Hayreddin'e yaptırılmıştır. Külliye Edirne şehir merkezine 2 km uzaklıkta Tunca Nehri kıyısında yer alır. Geniş bir alanı üzerine inşa edilen külliye; cami, imaret, mutfak, erzak ambarı, medrese, dârüşşifâ ve hamamdan oluşmaktadır. 1653'te Edirne'ye gelen Evliya Çelebi, külliyeyi ziyaret etmiş ve seyahatnamesinde külliyenin darüşşifası hakkında detaylı bilgiler vermiştir. II. Bayezid Külliyesi çeşitli zamanlarda Tunca Nehrinin taşması sonucunda büyük zarar görmüştür. Külliye ayrıca Balkan Savaşları sırasında da Edirne'nin en fazla zarar gören eserleri arasında yer almıştır. Camii dışındaki yapıları, Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından 1984 yılında Trakya Üniversitesi'ne devredilmiştir. Bir süre Trakya Üniversitesi Edirne Meslek Yüksekokulu'nun Restorasyon ve Duvar Süsleme Bölümleri burada eğitim öğretimini sürdürmüştür. İkinci Bayezid Camii, 20,55 m çapında tek bir kubbesi ve iki minaresi olan anıtsal bir yapıdır. Yanlarında dokuzar kubbeli, kapıları dış yöne açılan tabhane bölümleri bulunur.